Ay'ýn altýnda kaðnýlar gidiyordu
Kaðnýlar gidiyordu
Akþehir üstünden Afyon'a doðru.
Toprak öyle bitip tükenmez,
Daðlar öyle uzakta,
Sanki gidenler hiç bir zaman
Hiç bir menzile eriþmeyecekti.
Kaðnýlar yürüyordu yekpare meþaleden tekerlekleriyle
Ve onlar; ayýn altýnda dönen ilk tekerlekti, ilk tekerlekti.
Ayýn altýnda öküzler
Baþka ve çok küçük bir dünyadan gelmiþler gibi
Ufacýk kýsacýktýlar
Ve pýrýltýlar vardý hasta kýrýk boynuzlarýnda
Ve ayaklarý altýndan akan
Toprak, toprak ve topraktý.
Gece aydýnlýk ve sýcak
Ve kaðnýlarda tahta yataklarýnda
Koyu mavi humbaralar çýrýlçýplaktý.
Ve kadýnlar, birbirlerinden gizleyerek
Bakýyorlardý ayýn altýnda
Geçmiþ kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadýnlar...
Bizim kadýnlarýmýz;
Korkunç ve mübarek elleri
Ýnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
Anamýz, avradýmýz, yarimiz
Ve sanki hiç yaþanmamýþ gibi ölen
Ve soframýzdaki yeri; öküzümüzden sonra gelen
Ve daðlara kaçýrýp uðrunda hapis yattýðýmýz
Ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
Ve kara sabana koþulan ve aðýllarda
Iþýltýsýnda yere saplý býçaklarýn
Oynak, aðýr kalçalarý ve zilleriyle bizim olan kadýnlar,
Bizim kadýnlarýmýz.
Þimdi ayýn altýnda
Kaðnýlarýn ve hartuçlarýn peþinde
Harman yerine kehribar baþlý sap çeker gibi
Ayný yürek ferahlýðý,
Ayný yorgun alýþkanlýk içindeydiler.
Ve onbeþlik þaraplenin çeliðinde
Ýnce boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayýn altýnda kaðnýlar yürüyordu
Akþehir üzerinden Afyon`a doðru.
Yürüdü tren de yolda inilmez
Derdim çoktur memlekete söylenmez
Tükendi cephanem, geriden gelmez
Tezkeremden evvel vurdular beni,
Sýlama hasret koydular beni.
Aziz Abdal daðý ordugah yeri
Bir haftalýk hayýndýr yenmiyor kuru
Hasretlik kaldý koca Kayseri
Tezkeremden evvel vurdular beni,
Sýlama hasret koydular beni.
Aðýr makineni de tepeden inmez
Tarýyor ýrmaðý kimse görünmez
Verilen parolar aklýma gelmez
Gözüm göre göre vurdular beni,
Sýlama hasret koydular beni.